Almanya’da Aşırı Sağcılardan Göçmen Karşıtı Eylem
[voiserPlayer]
Almanya politikasının en önemli başlıklarından biri olan göçmenler sorunu bu hafta farklı bir eylemle tekrar gündeme geldi. Ülkede yapılan son seçimlerde aşırı sağcılar güç kaybetmiş ancak ülkenin doğusunda bazı bölgelerde birinci parti olmayı sürdürmüştü. Seçimlerde yaşanan güç kaybına rağmen Neo-Nazi aşırı sağcı gruplar eylemlerini sürdürüyor. Silahlı aşırı sağcı bir grup 23 Ekim Cumartesi günü Polonya sınırında toplanarak sınırdan geçen göçmenleri engellemeye çalıştı. Eyleme müdahale eden polis güçleri eylemcilerin silahlarına el koydu. Son dönemde Avrupa’ya Belarus üzerinden girmeye çalışan göçmenlerin, Polonya’dan da geçerek Almanya’ya iltica etmesi tartışmalara yol açıyordu. AB’de Belarus kanalıyla Avrupa’ya girmeye çalışan göçmenlere karşı alınacak tedbirler gündemde.
Eylemi düzenleyen aşırı sağcı grubun Üçüncü Yol adındaki aşırı sağ partiye yakın olduğu ve Neo-Nazi gruplarla ilişkili olduğu tahmin ediliyor. Üçüncü Yol Partisi son dönemde Almanya sınırından geçen göçmenlere karşı önlem alınmasına dair çağrılarda bulunuyordu. Aşırı sağcı eylemcilere karşı olan başka bir grup ise bir karşı eylemde bulunarak ilticanın bir insan hakkı olduğunu ve bölgenin Neo-Nazilere terk edilmemesi gerektiğini vurguladılar.[1] Karşı eylemciler hem eski hem de yeni Nazilere karşı olduklarını belirten pankartlar taşıdılar.
Almanya İçişleri Bakanı olaylarla ilgili Pazar günü bir açıklama yaparak Almanya’nın Belarus’tan AB’ye geçmeye çalışan göçmenleri kontrol etmek amacıyla Polonya sınırında fazladan 800 polis görevlendirdiğini ve bu yıl Belarus ve Polonya’dan Almanya’ya 6000’i aşkın sayıda göçmenin giriş yaptığını belirtti. Aşırı sağcıların Doğu Almanya’da halen güçlü olması ve son seçimde AFD’nin mecliste sandalye sayısının azalması nedeniyle aşırı sağda yaşanan hayal kırıklığı, bu grupların radikalleşmesi ve silahlı eylemlere yönelmesi endişelerini beraberinde getiriyor. Merkel 16 yıllık iktidarının son döneminde göçmen krizini pragmatik yöntemlerle idare etmeyi başarmıştı. Merkel sonrası halen koalisyon görüşmelerinin sürdüğü ülkede, aşırı sağın eylemleri ve göçmen konuları gündemde sıcaklığını korumaya devam edecek gibi görünüyor.
Kolombiya’da Uyuşturucu Lideri Yakalandı, Lüksemburg’da Evde Kenevir Yetiştirmek Serbest Bırakıldı
Bu hafta dünyada uyuşturucu ile mücadele konusunda ilginç gelişmeler yaşandı. Uyuşturucu çeteleri ve Pablo Escobar efsanesi ile anılan Güney Amerika ülkesi Kolombiya’da, yakalanması için 800 bin dolar para ödülü koyulan, Otoniel lakaplı, Clan del Golfo örgütünün lideri, uyuşturucu baronu Dairo Antionio Usuga, Kolombiya polis ve askerinin ortak bir operasyonuyla yakalandı. Otoniel, 2012 yılında öldürülen kardeşi Juan de Dios’un yerine örgütün başına geçmişti.
ABD tarafından dünyanın en tehlikeli uyuşturucu kaçakçısı olarak nitelendirilen, birçok kamu görevlisini öldürmekle ve gençleri silahlandırarak örgüte üye yapmakla suçlanan Otoniel, ABD’ye büyük miktarda kokain tedarik etmekle de suçlanıyordu. Kolombiya Devlet Başkanı Ivan Duque, Otoniel’in yakalanmasının, Pablo Escobar’ın 1993’te ölü ele geçirilmesinden sonra ülkedeki uyuşturucu ağına yapılmış en büyük operasyon olduğunu belirtti ve Clan del Golfo üyelerinin güvenlik güçlerine teslim olması çağrısında bulundu.[2]
Lüksemburg’ta ise uyuşturucu ile mücadelede başka bir yöntem hayata geçiriliyor. Lüksemburg hükümeti evlerde 4 adete kadar kenevir yetiştirmeyi yasal hale getirecek bir çalışma yürütüyor. Demokrat Parti, Sosyalist İşçi Partisi ve Yeşiller koalisyonundan oluşan hükümet bu hamle ile eroin ve kokain gibi tehlikeli uyuşturuculara karşı mücadelede ilerleme kaydedileceğine inanıyor. Planlanan yasada ayrıca, kenevirin ithalat ve ihracatı, yerli üretimi, 3 grama kadar üstünde taşıma hakkı ve ülke içinde satışının da serbest olması öngörülüyor.[3]
Kenevir ile mücadele etmenin pratik olarak mümkün olmadığı ve az miktarda kenevirin kişisel kullanımının yasal hale gelmesinin çok miktarda kullanımın önüne geçeceği varsayımıyla planlanan yasal düzenleme, Avrupa’da başka ülkelerin de bu yönde adımlar atmasının yolunu açabilir. Kenevirin sınırlı şekilde kullanılmasının yasal hale gelmesinin, kalitesiz kenevir tohumlarının engellenmesi ve diğer uyuşturucu türlerine olan ilginin azalmasını sağlayacağına inanılıyor. Uygulanamayan yasaklar yerine kenevir kullanımını kontrol etmeyi amaçlayan bu tür kanuni düzenlemeler zamanla tüm dünyada yaygınlaşacak gibi görünüyor. Ancak, düzenli kenevir kullanımının beraberinde getireceği sağlık riskleri de endişe konusu olmaya devam ediyor.
Metaverse Projesi Facebook’u Kurtarabilecek Mi?
Büyük bir halkla ilişkiler krizi yaşayan Facebook’un kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg bir basın toplantısı düzenleyerek Metaverse projesi kapsamında Avrupa Birliği ülkelerinde 10 bin kişinin istihdam edilmesini planladıklarını duyurdu. Ekim başında eski bir Facebook çalışanı olan France Haugen’in şirket aleyhinde yaptığı açıklamalarla gündeme gelen Facebook, birçok eleştiriye ve Facebook üzerinde denetimlerin artırılması çağrılarına karşı şirketi bu durumdan kurtarmaya çalışacak bir PR çalışması olarak Metaverse projesini gündeme getirdi.
Tüm dünyada 2.7 milyar kullanıcıya sahip dev sosyal medya şirketi, 2016 yılındaki Cambridge Analytica skandalından sonra bir de Haugen’in suçlamalarıyla karşı karşıya kalarak büyük bir prestij kaybına uğradı. Facebook, kullanıcıların güvenliğini önemsememek, çalışanlarına kötü davranmak, dezenformasyonu engellememek, çocuklara ve demokrasiye zarar vermek gibi ağır suçlamalarla karşı karşıya. Whatsup ve Instagram’ın da sahibinin Facebook olduğu düşünüldüğünde, Mark Zuckerberg dünyanın en güçlü insanlarından biri sayılabilir. Peki Metaverse alanında yapılan yeni yatırım ve oluşturulan yeni vizyon Facebbook’u içinde bulunduğu bu zor durumdan kurtarabilecek mi?
Metaverse geleceğin interneti olarak biliniyor. Artırılmış ve sanal gerçekliğe dayanan bu yeni dünyada insanlar, sanal alemde neredeyse fiziksel yakınlığı hissedebilecekleri sosyalleşme deneyimleri yaşayabilecekler. Tüm internet ve oyun dünyası ve kripto para teknolojilerini içerecek yeni bir sanal platform olarak düşünülen Metaverse, Zuckerberg’in Facebook adını da değiştirerek dijital dünyada ağırlığını koruyacağı bir proje olarak gündeme geldi. Insider dergisine konuşan uzmanlar bu yeni markalaşma stratejisinin Facebook’a yardımcı olabilecek dahi ve klasik bir hareket olduğunu ancak bu atılımın Facebook’u kurtarmaya yetmeyebileceğini vurguluyorlar.[4]
Mark Zuckerberg Facebook’un zaman içerisinde tamamen bir Metaverse şirketine dönüşmesini planlıyor. Şu an hala emekleme aşamasında olan Metaverse teknolojisinin gündeme gelmesi, Facebook’u son dönemde oldukça bunaltan kamuoyu baskısından bir süreliğine kurtarabilir. Önümüzdeki dönemde sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemeler ile birlikte Metaverse projesinin de gündemden düşmeyeceği anlaşılıyor. İnsanların içerikleri yalnızca görmek yerine, içeriğin bir parçası haline geleceği Metaverse, Facebook için son derece mantıklı bir yatırım alanı olarak görülüyor. Hayata geçirebilirse geleceğin en büyük ekonomik sektörüne dönüşmesi beklenen Metaverse’ün beraberinde yeni tartışmaları da getireceği ortada. Bakalım dijital dünyanın değişimi Metaverse’ü ne kadar gerçek kılacak.
[1] https://www.bbc.com/news/world-europe-59024490
[2] https://www.reuters.com/world/americas/colombia-armed-forces-capture-top-drug-trafficker-otoniel-sources-2021-10-23/
[3] https://www.euronews.com/2021/10/22/luxembourg-to-legalise-growing-and-using-cannabis-at-home
[4] https://www.businessinsider.com/facebook-metaverse-new-name-change-could-save-it-2021-10y