Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » 1 Mayis’ta, 10 Maddede Türkiye’de Emek
    Yazılar

    1 Mayis’ta, 10 Maddede Türkiye’de Emek

    Burak Dalgın1 Mayıs 20257 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Fabrikalarda ve tarlalarda, bankalarda ve teknokentlerde, madenlerde ve inşaatlarda, otellerde ve çağrı merkezlerinde, hastanelerde ve okullarda alın teri  döken tüm vatandaşlarımızın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun!

    Bu vesileyle, gelin emek konusunu on madde etrafında konuşalım.

    Birincisi: Yepyeni alanlarda çalışıyoruz

    Etrafımızdaki her şey hızla değişirken emeğin aynı kalması mümkün mü? “Orak ve çekiç”in yerinde artık POS cihazları ve bilgisayarlar var. 1 Mayıs afişlerinin vazgeçilmezi olan demir döven işçiler ve başı baretli, yüzü isli madencilerden çok daha fazla sayıda emekçi alışveriş merkezlerinde, hastanelerde, bankalarda, okullarda, otellerde ter döküyor. Mesela kayıtlı motorlu kurye veya çağrı merkezi personeli sayısı Türkiye’nin en büyük sanayi grubu olan Koç Topluluğu’nun toplam çalışanından fazla.

    Bu vesileyle, emeğin yapısını hatırlayalım, genelde görmezden gelinen hizmet sektörü çalışanlarını gündeme getirelim: yüzde 58 — hizmet sektörü; yüzde 21 — sanayi; yüzde 15 — tarım; ve yüzde 6 — inşaat.

    Tam da bu yüzden kapsamlı bir hizmet sektörü reformu ile büyük bir potansiyeli harekete geçirebiliriz. Serbest rekabetin önünü açan bir yaklaşım; istihdamı artırtır, tüketicinin seçeneklerini çoğaltır, fiyatları azaltır. Uber, Booking, Paypal yasakları kaldırılmalıdır.

    İkincisi: Az çalışabiliyoruz

    Nüfusumuz85 milyon, çalışanımız 32 milyon. Nüfusu bizimle aynı olan Almanya’da bu sayı 46 milyon. Çalışma çağındaki 10 kadından 3’ü bile çalışamıyor. Şöyle söyleyeyim: Çalışmayan kadın nüfusumuz Yunanistan’ın iki katı kadar, yani 24 milyon! 4 gencimizden 1’i, neredeyse altı milyon kişi, ne okulda ne istihdamda. Türkiye’ye bir Türkiye eklemek için bir istihdam seferberliğine ihtiyacımız var. Zira iş sadece para kazanma meselesi değil, aynı zamanda ekonomik özgürlük ve bireysel özgüven de demek.

    Bu seferberliğin dinamosu girişimcilerdir. Ancak Türkiye’de girişimci olmak, Survivor’da yarışmacı olmaktan farksız. Döviz kuru ne oldu; vergi, muhtasar, oda aidatı ödemeleri mi geldi; gece yarısı Resmi Gazete’de yeni bir düzenleme mi çıktı; bir kamu şirketi benimle rekabet etmeye mi girişti gibi sorularla uğraşmaktan gerçek işlere vakit kalmıyor. En istihdam dostu politika, girişimcilerin prangalarını çözmektir.

    Üçüncüsü: Kayıt dışı çalışabiliyoruz

    Yukarıda değindiğim 32 milyonun sadece 24.5 milyonu kayıt içinde. Mesela 10 çalışanımızdan biri ücretsiz aile işçileri: 3 milyon kişi. Kayıt içi çalışanların beşte biri kamuda, yani 5 milyon kişi! Yani özel sektörde, tam zamanlı, kayıt içi işi olan 20 milyon kişi bile yok. Türkiye’de yaşayan 4 kişiden 1’i bile değil! Açık söylüyorum: Türkiye’yi sırtında taşıyan orta direk budur. Bu kitleyi büyütmezsek demokrasiden de kalkınmadan da bahsedemeyiz.

    Dördüncüsü: İş arıyoruz, aramayı da sürdüreceğiz

    Kayıtlı işsiz sayımız neredeyse 4 milyon kişi. İş bulmaktan ümidini kesenleri eklersek bu sayı iki katına çıkıyor. Burada bir ikaz yapayım: Lütfen işsizlik oranına değil, geniş tanımlı işsizlik oranına bakın! İşsizlik oranı sadece yüzde 7,9, üstelik bu oran giderek azalıyor. Size bu gerçekçi geliyor mu? Bana hiç gelmiyor. Çarşı-pazarda sohbet ettiğimiz vatandaşlarımızın, Meclise ziyarete gelen arkadaşlarımızın en büyük talebi kendilerine, genelde de çocuklarına iş bulmak! Halbuki, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,8 ve artıyor. Daha gerçekçi, değil mi?

    Üstelik her sene 1 milyon arkadaşımız çalışma çağına giriyor. İSO 500’de 800 bin kişi çalışıyor. Yani OECD ülkelerindeki gibi yüzde 80’i istihdama katılsa, her sene bir İSO 500 kurmamız lazım. Seneye bir tane daha. Ondan sonraki sene bir tane daha! Tam da bu yüzden iddialı bir yatırım hamlesine ihtiyacımız var.

    Ancak son birkaç yıldır Türkiye’ye “gayrimenkul hariç net doğrudan sermaye girişi” yok denecek kadar az. Hatta eksiye düştüğü, yani aldığımızdan fazla sermayeyi yurtdışına yolladığımız yıllar da oldu.

    Üstelik, yatırım demek her zaman istihdam demek de değil. Mesela Apple’ın 500 milyar dolarlık bir yatırımı sadece 20 bin yeni iş yaratacak. Yahut değeri 3 trilyon dolar olan NVIDIA’nın yalnızca 28 bin çalışanı var. İstihdam dostu yatırım alanları açmaya mecburuz.

    Beşincisi: Uzun süre çalışıyoruz

    OECD’de en uzun süre çalışan nüfusa sahibiz. Haftada 60 saatten fazla çalışma oranında da şampiyonuz. Ancak maalesef bu kadar koşturma pek netice üretmiyor. Bal yapmayan arı gibiyiz. Ancak daha fazla kaynak eklersek büyüyebiliyoruz—daha fazla insan, daha fazla para, daha fazla arazi. Mesela, 2005-2019 arası 15 senelik dönemin sadece beş senesinde verimlilik artışı kaydedilebildik. Bunun sonucunda da refah yaratamıyoruz. Verimlilik odaklı bir modele geçmek zorundayız.

    Altıncısı: Vasatlıkta buluşuyoruz

    Zincirlikuyu Mezarlığı’nın giriş kapısında “her nefis ölümü tadacaktır” ayeti yazılıdır. Çalışma Bakanlığının kapısına da “her çalışan asgari ücreti tadacaktır” yazsalar yeridir.

    Ücretler giderek asgari ücrete yaklaşıyor. Ülkemizdeki ortanca ücret asgari ücretin iki katına yakındı. Yani çalışanların yarısı bundan fazla, yarısı bundan az kazanıyordu. Şimdi yalnızca 1.5 katı. Asgari ücret açlık sınırı kadar. Sadece beş çalışandan biri asgari ücretin iki katından fazla kazanabiliyor. Bu seviyede çalışan iki kişi, yani evine dört asgari ücret giren bir hane bile yoksulluk sınırının az üstüne ancak çıkıyor.

    Yüksek teknolojili ürünlerin sanayi ihracatımızdaki payı yirmi yıldır yüzde 3-4 bandında. kilogram başına ihracatımızın 1,4 dolar civarında salınıyor. Halbuki Almanya (3,7 dolar/kg), G. Kore (2,7 dolar/kg), hatta Polonya (2 dolar/kg) bunun çok üzerinde. Katma değer meselesini çözmeden bu vasatlık zincirini kıramayız.

    Yedincisi: Dengesiz kazanıyoruz

    Türkiye’de özel sektör ne kadar? Bu sorunun bir değil, en az üç cevabı var. Özel sektörde asgari ücret 22 bin lira. Pek çok kişi de bu veya bunun 1.5 katı mertebesinde para alıyor. Kamuda bunun iki katı. Bazı belediyelerde üç katı. Yani özel sektör çalışanlarının çoğunluğu kamudaki en düşük maaşı bile kazanamıyor.

    Bu çerçevede önerim net: vergi dilimlerinin güncellenmesi. Geçen yıl bu konuda bir kanun teklifi vermiştim, bu yıl da vereceğim. Meseleyi hatırlayalım. Orta direğin aydan aya maaşları eriten iki sinsi düşmanı var: biri enflasyon, diğeri vergiler. Enflasyon malum. Diğeri için çalışan arkadaşlar bir zahmet Ocak ve Nisan/Mayıs aylarında eline geçen maaşa baksınlar. Muhtemelen bir azalma görecekler. Bir üst vergi dilimine geçtiklerini ve daha yüksek oranda vergi kesintisine maruz kaldıklarını görecekler. Yani bir yanda her ay yüzde 3-4’lük enflasyonla eriyen paranız. Bir yanda bu enflasyondan daha düşük oranda artan, yani reel olarak azalan ücretiniz. Bir yanda da sadece kağıt üstünde artan maaştan alınan ek vergi! Gelir vergisi dilimlerini hemen güncellemeli ve vatandaşımızın cebinde daha fazla para bırakmalıyız.

    Bir başka dengesizliğimiz de, bir ucu Macaristan bir ucu Fas milli gelirindeki ülkede tek asgari ücret belirlememiz. Bölgesel asgari ücreti gündemimize almalıyız.

    Sekizincisi: Yetenek uyumsuzluğu yaşıyoruz

    Üniversite bitirenlerin lise mezunlarına göre maaş avantajı 10 yıl önce yüzde 75 idi. Bugün yarısı. Yani üniversite okumanın primi çok azalmış. Daha önce söyledim, yine söylüyorum: Para basarsanız paranın değeri düşer, diploma basarsanız diplomanın değeri düşer!

    İŞKUR verilerine göre 2023 yılı itibarıyla özel sektörde işe yerleştirmelerin açık işleri karşılama oranı yüzde 46. İmalat sanayiinde yüzde 41. Bilgi ve iletişim sektöründe yüzde 37. Yani iki işten sadece birine, bazı sektörlerde üç işten birine uygun eleman bulunabilmiş. Ben demiyorum, İŞKUR diyor. Bir yandan ortalık işsizlikten kırılıyor, bir yandan uygun çalışan bulunamıyor. Adını net koyalım: Eğitim sistemimizi diplomalı işsiz değil, köle emeği değil, ideolojik militan değil, ara eleman değil, aranan eleman yaratan bir makine haline getirmeliyiz.

    Dokuzuncusu: Güvencesiz çalışıyoruz

    Ülkemizdeki üç çalışandan biri, dile kolay 9 milyon vatandaşımız, yani Macaristan nüfusu kadar kişi kayıt dışı çalışıyor. Kadınlarda bu oran daha da yüksek. Açık söyleyeyim: Güvencesi ve sürekliliği bulunmayan işlerde çalışan bir prekarya sınıfı (Latince istikrarsız, güvenilmez) oluşmasını engellemeliyiz.

    Ortanca yaşımız henüz 33 (AB ortalaması: 44 yaş). Şimdiden 16 milyon emekli maaşı alan vatandaşımız var! Zenginleşemeden orta yaşa geldik, yaşlanınca bu sosyal güvenlik sistemi nasıl çalışacak, düşünen yok.

    Onuncusu: Yepyeni bir dünyada çalışıyoruz

    Geleneksel çalışma, tek işverene bağlı olarak, tek bir mekanda, belli (genellikle tam zamanlı) mesai saatleri arasında yapılan ve karşılığında belli ödeme alınan (maaş ve haklar) bir faaliyetti. Halbuki artık, çok işveren veya müşteri için, esnek mekan ve çalışma saatleri çerçevesinde, parça başı ücretlendirme ile çalışan pek çok kişi var.

    Gig ekonomisi (internet platformları üzerinden müşteri ile buluşulan kısa süreli işler), start-up (erken aşama) girişimler, freelance (tek başına ve serbest) iş yapma ve uzaktan çalışma artık hayatımızın doğal parçaları.

    Tüm bunların üzerine, tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesi; robotlar ve yapay zekanın yaygınlaşması; blok zincir ve enerji depolama gibi teknolojilerin hızla ilerlemesi ile emek konusunda yepyeni fırsatlar ve meydan okumalar geliyor. McKinsey, 2030’a kadar işlerin yüzde 15’inin (hızlı adaptasyonda yüzde 30’unun) otomasyon kurbanı olacağını söylüyor. İnsan-robot (yazılım) işbirliği ile yapay zekayı çalışanlarımızın hayatını kolaylaştıran ve kabiliyetlerini artıran bir yardımcı/iş arkadaşı yapmak durumundayız.

    Çalışma sistemimiz yukarıda bahsettiğimiz yeni iş yapış şekillerine hazır değil. Avrupa’da İngilizce bilgisi en kötü nüfusuz. Yapay zeka kullanımında şirketlerimiz yüzde 4 ile OECD’de sondan ikinci. Bu değişimi kucaklamak “lüks” değil mecburiyet.

    ***

    Emek; toplumsal barış için de, demokrasi için de, kalkınma ve refah için de kritik önemde. Ama en önemlisi, vatandaşımızın mutluluğu için kritik önemde.

    Emekçilerimizin hakkını aldığı, kabiliyetlerinin arttığı ve yeni dünyaya hazırlandığı bir dönem için, popülizmi de boşvermişliği de reddederek el birliğiyle çalışmalıyız.

    Bu vesileyle, alın teri  döken tüm vatandaşlarımızın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum.

    Ekonomi R1 Siyaset Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikGeorge Orwell | Korgün Koral & Burak Bilgehan Özpek | İki Savaş Bir Yazar #1
    Sonraki İçerik Stefan Zweig 1. Bölüm | Korgün Koral & Burak Bilgehan Özpek| İki Savaş Bir Yazar #2

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Batık Maliyet mi, Gemileri Yakmak mı? İktidarın İzlediği Yolun Mantığı

    22 Mayıs 2025 Alper Yağcı
    Yazılar

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Deniz Gün Eraslan
    Videolar

    Küreselde ve Yerelde Kadınlar, Romanya-Polonya Seçimleri ve Trump’ın Ortadoğu Gezisi |2’li Görüş #41

    20 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi ve Melis Konakçı

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Batık Maliyet mi, Gemileri Yakmak mı? İktidarın İzlediği Yolun Mantığı

    22 Mayıs 2025 Yazılar Alper Yağcı

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Yazılar Deniz Gün Eraslan

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}